dinlemeyi unutalı çok oldu....
iç sesimizi, karşımızdakinin söylediklerini... konuşmaya o kadar ihtiyacımız var ki dinlemeye vakit yok! üstelik "dinlemek" üzere bir yerlere gittiğimizde bile.
uzun zamandır dikkatimi çekiyordu. tiyatroda ışıklar karardığında, konserde orkestra sahnede yerleşirken, sinemada filmi izlerken bile konuşmadan duramıyoruz. bunlar ilk aklım agelen örnekler, üzerinde biraz daha düşünülse kimbilir neler bulunur? söyleyecek sözümüz bitmiyor. ben kendime geveze derdim, ünvanımı başkasına severek devredeceğim!
dün akşam p.sychedelic rock gecesi düzenleyen bir bara gittim. niyetim keyifle müzik dinleyip(!) bira içmekti. kaldı ki yaşadığım yerde bu tür müziğin çalınacağı bir geceye çok rağbet olmayacağını düşünüyordum. bar tenhadır, sakin kafa takılırım diye umuyordum. yanılmışım!
ortam diğer günlere oranla daha kalabalıktı. ancak herkes müzik dinlemek yerine o gürültüde bağırarak birbiriyle sohbet etmeye çalışıyordu. bir uğultu, keşmekeş.....
kısa bir süre p.ink f.loyd görüntüleri yansıttılar perdeye. saati gelince maçı yayınlamayı tercih ettiler. ama işin benim için ilginç olanı tarafı; bu kalabalık maç için de orada değildi. kimse dönüp de bakmadı maça. çok geçmedi klasik bar haline dönüldü zaten. günümüz şarkıları, ortada (hatta sandalye tepesinde) dans eden tipler, giderek artan uğultu ve sigara dumanı....
bir p.sychedelic rock gecesinin sonuna daha geldik!
bok edip size sunduk! afiyet olsun!
birşey değil insan bir w.hite r.abbit çalar, ayıp!